SARNIÇ OTEL

150 yıllık bir Rum evini anılarıyla birlikte yaşatıyor Sarnıç Hotel

"Bir misafirliğe gitsem, Bana temiz bir yatak yapsalar
Her şeyi, adımı bile unutup, Uyusam…"

Sandık odası kokar İstanbul’un tarihi evleri. Her köşesinde bir anının saklandığı, insanı yıllar yıllar öncesine alıp götüren bu evlerde; sokaklarında çocukların oynadığı, “vakti kerahet” gelince konu komşunun sokağa masaları kurduğu yılların anıları süzülüp gelir kapı aralığından. Bir ışık gölge oyunudur bu. Camdan vuran her ışık demeti, bir anının gölgesi olup duvara vurur Sarnıç Otel’de. Ve gece, bu anıların gülümseyişleri arasında dingin bir uykuyla sabaha taşınır. 150 yıllık bir Rum evini anılarıyla birlikte yaşatıyor Sarnıç Hotel. 150 yılın hatıralarına yeni konuklarının hatıralarını ekliyor. Eski, yeniyle harmanlanıyor. Sarnıç Meyhane dostlukların lezzet durağıysa, Sarnıç Otel de, dostların, tarihin anıları arasında konakladığı huzur mekânıdır.



Sedef Oda

Pastel renklerin diyarıydı eski İstanbul. Eski İstanbul evlerinin odalarına pastel renklerle taşınırdı gölgelerin serinliği, sessizlik ve huzur. Sedef oda, camın önünde kanaviçe işleyen büyük hanımın, camdan, sokakta oynayan çocuklara bakıp gülümsediği anların fotoğrafı gibi...
İncele




Sim Oda

Güzel bir eski İstanbul akşamı düşünün. Kapının önüne fayton yanaşmış, uzak yoldan gelen misafirler kapıda karşılanmış. Akşam yemeğinin ardından, yol yorgunlarına huzurlu bir uyku vaad eden oda hazırlanmış. İşte “Gümüş Oda” bu anıların izinde şekillendi.
İncele




Kahve Oda

Eski İstanbul’da evlerin oturma odaları ailenin “saadet mekanı” olarak düşünülmüştü. Aile akşam yemeğinde hoş sohbet bir yemek yemiş ve ardından kahve faslına geçilmiştir. Duvardaki gaz lambalarının ışık gölge oyunları, toprak renginin dinginliğinde aile saadetinin bir parçası olmuştur. Bu saadet odasında içilen kahvelerin tadı mı? Tarifi mümkün mü?
İncele




Turkuaz Oda

Sultanahmet Camii’nin o meşhur çinilerinden süzülüp gelmiş bir renktir Turkuaz. İnsanın ruh hali ne olursa olsun; huzur, dinginlik ve sessizlik çağrışımı yapar. Eski İstanbul evlerinde, evin genç bireylerinin düş ve düşüncelerle baş başa kaldığı odadır turkuaz oda. Sessiz, hülyalı ve deniz esintili.
İncele





Erguvan Oda

Erguvanlar şehriydi İstanbul bir vakitler. Mayıs geldiğinde, her sokak, her bahçe erguvanlarla donanırdı. Baharın geldiğini erguvanlarla anlardı İstanbul. İnsan sesleri karışırdı baharın renklerine, seslerine, kokularına. Erguvan oda bu anıların arasından süzülüp geldi. Bahçedeki şadırvanın sesi, salkım söğüdün gölgesindeki tatlı serinlik, gün batımında bahçeye yayılan akşam kahvesinin kokusu.
İncele





Hazan Oda

Pastel renklerle gelir sonbahar bu şehre. Yağmurlar, usul usul ıslatır bahçeleri. Renkler yağmur kokusuna karışır. Şehre, hazan mevsiminin uysallığı hakim olur. Dingin, hülyalı… Sokaklarda, akşam rüzgarlarının fısıltısı duyulur. Sokak lambalarının ışıkları ıslak sokaklarda denize doğru akar.
İncele





Şita Oda

Böyle değildi eskiden kış mevsimi, diye anlatır eskiler. Beyaza bürünürdü şehir. Poyraz ısırırdı yanaklarımızı. Annemizin ördüğü kaşkollarımıza sarınıp eve koşarken bilirdik ki, evin sıcaklığı, akşamın sıcak saadeti sarıp sarmalayacak bizi. Sokak lambasının ışığında savrulan karları seyrederek dalardık uykuya. Bizimle beraber uyurdu şehir.
İncele





Şehrayin Oda

Bir şölen, bir şenliktir bu şehir. Eskiden de böyleydi. İnsanın insanla buluştuğu, paylaşmanın tadına vardığı... Dost sofralarında kahkaha olup coşan, insan tutkunudur bu şehir. Ve her şenlik, huzurlu bir geceyle koşar sabaha. Dingin uykularda, güzel düşler içinde.
İncele





Bad-ı Saba Oda

Mevsimlere özgü rüzgarları vardır bu şehrin. Lodosu başka poyrazı başkadır. Ama bir sabah rüzgarı vardır ki, ilkbaharın o çiçek kokan sabahlarında, insanı taptaze yapan bir serinlikte eser. Ne mayhoş bir tattır bedende bıraktığı. Boşuna mı demiş şair Fuzuli:
Ne yanar kimse bana ateş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bad-ı sabadan gayrı
İncele





Gülabdan Oda

Eskileri dinlemiş olanlar bilir, evlerde gülabdan bulunurdu. Evlerde hep bahar tadı bahar neşesi duyulsun diye, gül suyu ile doldurulurdu o ince boyunlu gülabdanlar. Kapıdan girenlerin ellerine evvela gül suyu dökülürdü. Bahçelerdeki bahar, gülabdanlardan damla damla akardı gül kokusu olarak evlere.
İncele





Nevşin Oda

Hangi kış sonsuza kadar sürmüş ki... Ayaz ama güneşli bir mart sabahı, komşu bahçede baharın ilk çiçekleri boy gösterirdi. Gökyüzü alabildiğine mavi, erguvanlar alabildiğine bahar olup yağardı bu şehre.
İncele





Ferah Feza Oda

Türk müziğinde bir makamdır ferahfeza. Ferahlık veren bir makam. Bu şehre ne de çok yakışır ferahfeza makamı. İçinde huzur, içinde sevgi, içinde aşk, içinde insan güzelliği; bahar kokularının hepsi, denizin serinliği ve rüzgarların okşayışı vardır.
İncele

Sedef Oda

Pastel renklerin diyarıydı eski İstanbul. Eski İstanbul evlerinin odalarına pastel renklerle taşınırdı gölgelerin serinliği, sessizlik ve huzur. Sedef oda, camın önünde kanaviçe işleyen büyük hanımın, camdan, sokakta oynayan çocuklara bakıp gülümsediği anların fotoğrafı gibi...
İncele

Sim Oda

Güzel bir eski İstanbul akşamı düşünün. Kapının önüne fayton yanaşmış, uzak yoldan gelen misafirler kapıda karşılanmış. Akşam yemeğinin ardından, yol yorgunlarına huzurlu bir uyku vaad eden oda hazırlanmış. İşte “Gümüş Oda” bu anıların izinde şekillendi.
İncele

Kahve Oda

Eski İstanbul’da evlerin oturma odaları ailenin “saadet mekanı” olarak düşünülmüştü. Aile akşam yemeğinde hoş sohbet bir yemek yemiş ve ardından kahve faslına geçilmiştir. Duvardaki gaz lambalarının ışık gölge oyunları, toprak renginin dinginliğinde aile saadetinin bir parçası olmuştur. Bu saadet odasında içilen kahvelerin tadı mı? Tarifi mümkün mü?
İncele

Turkuaz Oda

Sultanahmet Camii’nin o meşhur çinilerinden süzülüp gelmiş bir renktir Turkuaz. İnsanın ruh hali ne olursa olsun; huzur, dinginlik ve sessizlik çağrışımı yapar. Eski İstanbul evlerinde, evin genç bireylerinin düş ve düşüncelerle baş başa kaldığı odadır turkuaz oda. Sessiz, hülyalı ve deniz esintili.
İncele

Erguvan Oda

Erguvanlar şehriydi İstanbul bir vakitler. Mayıs geldiğinde, her sokak, her bahçe erguvanlarla donanırdı. Baharın geldiğini erguvanlarla anlardı İstanbul. İnsan sesleri karışırdı baharın renklerine, seslerine, kokularına. Erguvan oda bu anıların arasından süzülüp geldi. Bahçedeki şadırvanın sesi, salkım söğüdün gölgesindeki tatlı serinlik, gün batımında bahçeye yayılan akşam kahvesinin kokusu.
İncele

Hazan Oda

Pastel renklerle gelir sonbahar bu şehre. Yağmurlar, usul usul ıslatır bahçeleri. Renkler yağmur kokusuna karışır. Şehre, hazan mevsiminin uysallığı hakim olur. Dingin, hülyalı… Sokaklarda, akşam rüzgarlarının fısıltısı duyulur. Sokak lambalarının ışıkları ıslak sokaklarda denize doğru akar.
İncele

Şita Oda

Böyle değildi eskiden kış mevsimi, diye anlatır eskiler. Beyaza bürünürdü şehir. Poyraz ısırırdı yanaklarımızı. Annemizin ördüğü kaşkollarımıza sarınıp eve koşarken bilirdik ki, evin sıcaklığı, akşamın sıcak saadeti sarıp sarmalayacak bizi. Sokak lambasının ışığında savrulan karları seyrederek dalardık uykuya. Bizimle beraber uyurdu şehir.
İncele

Şehrayin Oda

Bir şölen, bir şenliktir bu şehir. Eskiden de böyleydi. İnsanın insanla buluştuğu, paylaşmanın tadına vardığı... Dost sofralarında kahkaha olup coşan, insan tutkunudur bu şehir. Ve her şenlik, huzurlu bir geceyle koşar sabaha. Dingin uykularda, güzel düşler içinde.
İncele

Bad-ı Saba Oda

Mevsimlere özgü rüzgarları vardır bu şehrin. Lodosu başka poyrazı başkadır. Ama bir sabah rüzgarı vardır ki, ilkbaharın o çiçek kokan sabahlarında, insanı taptaze yapan bir serinlikte eser. Ne mayhoş bir tattır bedende bıraktığı. Boşuna mı demiş şair Fuzuli:
Ne yanar kimse bana ateş-i dilden özge
Ne açar kimse kapım bad-ı sabadan gayrı
İncele

Gülabdan Oda

Eskileri dinlemiş olanlar bilir, evlerde gülabdan bulunurdu. Evlerde hep bahar tadı bahar neşesi duyulsun diye, gül suyu ile doldurulurdu o ince boyunlu gülabdanlar. Kapıdan girenlerin ellerine evvela gül suyu dökülürdü. Bahçelerdeki bahar, gülabdanlardan damla damla akardı gül kokusu olarak evlere.
İncele

Nevşin Oda

Hangi kış sonsuza kadar sürmüş ki... Ayaz ama güneşli bir mart sabahı, komşu bahçede baharın ilk çiçekleri boy gösterirdi. Gökyüzü alabildiğine mavi, erguvanlar alabildiğine bahar olup yağardı bu şehre.
İncele

Ferah Feza Oda

Türk müziğinde bir makamdır ferahfeza. Ferahlık veren bir makam. Bu şehre ne de çok yakışır ferahfeza makamı. İçinde huzur, içinde sevgi, içinde aşk, içinde insan güzelliği; bahar kokularının hepsi, denizin serinliği ve rüzgarların okşayışı vardır.
İncele

Adres

Cafeağa Mah. Dumlupınar Sok. No:12 Kadıköy/İstanbul